Katkıda bulunanlar

30 Aralık 2008 Salı

Haluk Levent - Kral Çıplak

Uzun Kısa Bir Öykü Bu Sıradan Sessiz Bir Gibi
Görevim Anlatmak Oldu Akıtmak Bendeki Zehiri
Yıllar Önce Bir genç Vardı Yüregini Yakan Bir Sevda
Işıltılar Sönük Kaldı Herşey Böyle Başladı
Tutulmuştu Köşe Başı Kalmamıştı Açık Kapı
Varolmaktı Tek Sorunu Kaçtı Durdu Yıllar Boyu
Sonra Bakmış Dünya Yokmuş Umutları Göçmüş Gitmiş
Parasızlık Yalan Salmış Çareyi Kaçmakta Bulmuş
Gördü Bunu Hayra Yordu Güzel Şeyler İstiyordu
Oysa Güzel Artık Vardı Çok Paraya Satılırdı
Çürük Çarklar Büyük Çarklar Birbirinden Ne Anlar
Döner Durur Zevke Dalar Yeni Birşeyler Arar
Kendi Oldu Kendi Biçti Bilmedigi Yola Girdi
Gördü Bütün Gercekleri Susdu Durdu Herkez Gibi
Şehir Heyecan Bunuda Kendinden Yapdı
Beyaz Şaçlar Gözler Söndü Düşündeki Düşde Kaldı
Haluk Uzak Kendine Kalmamış Dermen Derdine
Yok Sorunun Mükemmelim Desede İnanma Sözüne
Kral Nerde Diye Sorma Sende Bende Bizde Onda
Çıplak Giyen Kral Olur Taç Giyer Oturur Tahtına
Patron Burda Köyde Aga Evde Koca Okulda Hoca
Dayı Baba Abi Ana Kral Vardır Her Tarafda
Krallıklar Ülkesinde Doldurur Seven Kesesini
Haluk Görür Kaybedeni Ne Zaman Baksa Aynaya
İtaad Et Biz Kralız Toz Kondurma Kendimize
Aslında Yok Terzi Bile Giysileri Biz Yaparız

DÖNEMEZ Kİ BANA


Birgün dönse bana

Yıkılmış pişmansa

Diz çöker ağlarım

Şükür dualarıma

En kolay af olan

Sevenin günahı

Kalmıyor kimsede kimsenin ahı

Geldim! Dese bana

Hayat! Verse bana

O geçen günleri veremez ki bana

Değişti herşeyim

Kırılmış bitmişim

Eski ben değilim

Tanımaz görse de

Dönemez ki bana

Yazan: Burcu Nermin Özhan

(Büyük ses sanatçılarından:GÖNÜL YAZAR'I sevgilerimle anıyorum, Teşekkür ederim.)
ÜZERİMDE GÜMBÜRTÜ MARTILARI
Bu aşk böyle yürümez sandım içime kapandım
Oldum olası sevemedi bu kalp
Sordum sordum kendime
Hiç gerek yok suç sende mi bende mi?
Gözlerinden güneşi çaldım,her sabah uyandım.
Sevmenin adaletin yokmuş anladım
Gelme, istemem
Yorgun düşdüm! Yüreğim sana kırgın
YAZAN:BURCU NERMİN ÖZHAN

18 Aralık 2008 Perşembe

Herkes Bir gün Yaşlanacak !


   Bir gün yaşlanacağız, kendimize baktığımız aynalar bize her zamankinden daha güvensiz gelecek, geçmiş fotoğraflarımıza bakıp o anları hafızamızda tazelemeye çalışacağız. Geçmiş ile bugünün arasında gitgelleri yaşarken gözlerimizden düşen bir iki damlaya hatta yüzümüzde oluşan ufak tebessümlerle dalıp gideceğiz.

   Yaşadığımız onca telaşı, onca tecrübeyi anlatacak yüz ararız. Evde pek durmayız, evin sessizliği yalnızlığımızı daha da artar hale getirir. Kalabalığın içinde buluveririz kendimizi yeni çağı, getirilen yenilikleri kabullenemeyiz. Eskiyi arar oluruz. Eskiliklere özlem duyarız.

   Gençken vücudumuza verdiğimiz zararları ilaçlarla ve ağrılı görmeye başladığımız an keşke sözcüklerine yer vermeye başlarız. Kırdığımız kalpler, üzdüğümüz insanlar içimizde oluşan derin kederlerle acabalara düşeriz. O çok kafamızda büyüttüğümüz problemlerin aslında problem olmadığını anladığımız dönemdir, yaşlılık dönemi…
 
 
Yazan: Burcu Nermin Özhan

11 Aralık 2008 Perşembe

BEN ÖLÜYORUM


Ben ölüyorum
Ben öldükçe, SENDE BENİMLE BİRLİKTE ÖLÜYORSUN
Acımasız duyguları barındırıyorum içimde
Kin, öfke, nefret ve aşk
Aşkı bana acımasız yaşatan sensin
Ben ölüyorum
Ben Öldükçe sende benimle birlikte ölüyorsun
Zamanın tutsağı oldum
Çıkamıyorum işin içinden
Ne göz yaşlarım,
Ne de içimdeki ızdırap duruyor
Ben kaçtıkça onlar kovalıyor
Kimse çözemez,
Yazın otasında birden üşüdüğümü
Kışın ortasında aklıma düşen sen var ya, ısındığımı anlayamazlar,

Ben ölüyorum
Ama bilmelisin ki SEN DE BENİMLE BİRLİKTE ÖLÜYORSUN


Yazan: Burcu Nermin Ozhan

Seninleyken, sensiz olmak

Ne kadar zor aslında
Seninleyken sensiz olmak

Bir tek sen anlarsın beni sanmıştım
Ne olursa olsun,
Hep biz diye birşey olacak sanmıştım

Zaman neleri alıp götürdü bizden
Ne yaptık biz kendimize böyle
Ne günahlar işledik
Öfkemize, kinimize
Yenik düştük

Oysa vaktimiz o kadar kısıtlı
O kadar az ki zaman
Ömrümüzden ömür gidiyor her saniye
Bunu bile bile neyin kavgasını yapıyoruz

Ne kadar kuvvetli bir illetmiş
Sevgimizin, aşkımızın, saygımızın
Önüne geçmiş

Bu ölümede değer mi?
Her emeğimizi silmeye değer mi?
O kadar yılların güzelliğinin hiç mi hatırı yok?
Ya hayallerimiz onlarda mı önemsiz?
Biz hiçmiş, herşey boşuna yaşanmış

Oysa zamanla tükenen öfkem
Sana saygımı asla yok etmedi
Ben ne kadar uğraşsamda seninleyim

Ben ne kadar istemesemde seni
Karanlıkta dahi olsa
Yine görürüm
Görmek istemediklerimi

Aslında sen bilmiyorsun
Ne kadar zor
Seninleyken, sensiz olmak

Bir bilsen ki sen
Bana ara sıra gelip
Yine sözler verdiğini
İşte o sözler var ya
Nasılda koyuyor, oturu veriyor yüreğime
Seninle yaşamak istediklerimi
Bir başkalarıyla
Yaşamak nasıl da koyuyor

Oysa ben hep benimle
Kalmanı istesem de
Oyun oynayışlardan vazgeçmeyişin
Ben elimi uzattığım an
Senin bahanelerinin tükenmeyişi
Asla büyüyemeyen aklının, çocuksuluğu
Beni tükendirişlerin, yormaların
Yine de beni vazgeçiremedi

Sen bir bilsen ki
Sabahları uyandığımda
Aklıma ilk gelenin
Halen sen olduğunu
Bulamadığımda iç geçinerek
Hayattan bir an koptuğumu

Sen bilmezsin ki
Bu ufacık kalbin
Halen senin için çarptığını
Senin için uyandığını
Oysa bir anlasan ki
Ne kadar da zor
Seninleyken, sensiz olmak


Yazan: Burcu Nermin Özhan

10 Aralık 2008 Çarşamba

?


Sen benim hep sırrım oldun
İçimde yaşattığım tek gerçeğimdin
Yanı başımda duran gerçeklerden değil
Sen benim uzaklardan dokunamadığımdın
Göğsünde huzuru bulduğum tek insandın
Nefes bile alamadığım
Uyku uyuyamadığım
Yalnızlığın cilvesiydi beklide
Gözlerine baktığımda
Mutluluğu gördüğümdün
Ellerini tuttuğum an
Hiç bırakamadığımdın
Yasaklarla dolu
Yüreğimde sıkışıp kalmıştın
Senin adın benim için hep aşktı
Nasıl dayanıyor yüreğim
O acıya bilemiyorum
Bir yandan sabır bir yandan seni diliyorum
Tükeniyorum
Hiç sevmemişsin beni gibi
Gelmiyorsun, gitmiyorsun
Sormuyorsun
Ben ise seni çok merak ediyorum
Ne yapıyorsun? Kiminlesin?
Nasılsın?

3 Aralık 2008 Çarşamba

Veda Etmeden Önce Yazılan Mektup:

Duygusal anları pek sevmem. Ağlamayı ve panik yapmayı kesin lütfen… Sıkıntılarınıza bir sıkıntı daha eklemek benim ağrıma gidiyor. Biliyorum kendi yaşantınızı yaşamayı istiyorsunuz. 40 – 50 yaşlarında insanları olarak hatalarınız, cahillikleriniz oldu. Çünkü hep kendi yaşantınız için… Şimdi bende kendi yaşantım için en önemlisi Yüksek Eğitim doğrultusunda daha da hırslı olup toplum tarafından kabullenilmiş bir mesleki boyuta geleceğim. Olanaklar neyi verdi ise hep o yön de geliştirdim. Bu saatten sonra ne olanak verir ise o yönde eğitim doğrultusunda geliştireceğim. Biliyorum çok zor olacak ama bunu kendim ve ileride olacağım annelik duygusu taşıyacağım çocuklarım için ve milletim için yapmak zorundayım. Size daha fazla huzursuzluk vermeden gene kendi hayatlarınız için bir şeyler yapın. Ben sizin gibi olmayacağım. Yaşanılanları, anlatılanları örnekler ve sözler bana güven verecek. Biliyorum ki babamın yok oluşu beni daha erkeksi ve savaşçı ruh olarak var etmeye devam edecek. Sen anne benim hayatta hırsı olmamı sağlayan tek kaynaksın. Ben herkesten şanslıyım zorlukların ne olduğunu kendi başıma herkesten daha üstün olabilmeyi yaşıtlarımdan daha çok önceden öğrendim. Bildiğiniz ya da bilmediğiniz hiç kimsenin yanına gitmiyorum. Kimseyi rahatsız etmem. Küfür edin, suratıma tükürün aldırmam. Ama beni merak etmeyin. Özür dilerim anne hayalin hep gelin giymekti bu anı ben sana zamanı geldiğinde yaşatacaktım. Hem de gururla ve şerefle ama böylesi kısmetmiş. Bayramlar da hasta anlarınız da hep yanınız da olacağım. Ölsem de size borcumu ödeyemem.
Allah’a emanet olun

ÇOCUKLAR DÜNYA’YI NASIL ALGILAR?


Bence çocukluk yarındır. Çocukluğu geçmişte kalan bir zaman dilimi olarak görmek çok yanlış! Yarın için barışçıl, güzel bir Dünya istiyorsak bunu çocuk duyarlılığı ile gerçekleştirebiliriz. Çocuk bir köşede kavga eder, sonra unutur ve barışır. Kin tutmaz hiçbir zaman. Bütün Güzelliklerde çocukluk vardır. Şöyle arkanıza yaslanıp, derince bir nefes alıp verin. Ve düşünün! Çocukluğunuz nasıldı?

Çocukken istediğiniz şeylere ulaşmak için ne de çok çırpınır ve heyecanlanırdınız. İçinde bir çocuk taşımayan yetişkinler Dünya’ya küser, karamsardırlar. Bu yüzden yetişkinler içlerinde bir çocukluk ruhu varsa mutlu olur, geleceğe umutla bakar. Bu da gösteriyor ki, çocukluk yaşamın mutluluk kaynağıdır.

Çocukken edindiğimiz varlıkları gönlümüzce yaptığımız için kalcılığını bana göre korur. Oyuncaklarımızı gönlümüzce oynarız. Sokakta gönlümüzce gezeriz, mahalle çocuklarıyla gönlümüzce oynarız ve bütün bunları gönlümüzce yaptığımız için yüzümüzde ki tebessüm hiç eksilmez. Elimizde ki parayı içimizden geldiğince abur cubur demeden veririz, sağlıklı olup olmadığını bilmek istemeyiz, gönlümüzden yemek istediğimizin fazlasıyla abur cubur yer ve mutlu oluruz.

Gönlümüzce olmayan bir şeylerde hemen ağlamaya başlar ve içimizde dert hırsı oluşur. Siz şuan farkında değilsinizdir ama çocukken içimizde hırs bağladığımız o gönlümüzden geçeni yapamadığımız zaman ağlamaya başlamamız geleceğin gülücük temelini atmışızdır. Bambaşka duyguların farklı mutluluğu tatmış yollarda aramaya koyulmuşuzdur. İşte zaten hayata bağlayan da bu hırslardır.

Çocukken yapamadığımızı ilerleyen yaşlarda büyük bir istekle gerçekleştirir. Mutlu olmuşuzdur. Ama siz bunun farkında değilsinizdir. Bulunduğunuz varlıkları gönlünüzce değerlendirmenizin önemi de buradan gelmektedir. Canlı ve cansız varlıkların hayatımızda değerini geçmişten geleceğe aktarmamızın, aktarmakta istediğimizin fazlasını aktarırız, gönlümüzce ve içimizin bize verdiği büyük tutku ile mutlu olur, yalnız olmalıyız. Bunu çoğu insan da başaramaz mutsuz ve yalnızdırlar, ellerindeki varlıkları gönüllerince değerlendiremezler ve böyle insanlarda bence acizdirler, ne geçmişin ne de geleceğin kalıcılığını korurlar ve bu insanlarda kolay unutulur.

Yaşamak hatırlamaktır. Hatasıyla, sevabıyla geçmişte yaptıklarını hatırlamak… Bu çok önemli!

İnsan geçmişte yaptıklarını hatırlamazsa ne olurdu? Düşünmek bile istemiyorum. Geçmişte yaptıklarını hatırlayacak, hatırlayacak ki hatalarını sorgulayabilsin. Hatırlayacak ki, mutlulukları tekrar yaşayabilsin. Yazan: Burcu Nermin Özhan

ASLINDA BEN SENİM!!!


Pişmanlıkların ne demek olduklarını biliyorum. Allah’a yakarışların nasıl olduğunu da biliyorum, anne.

Her zaman iyi olmayı, istediğini elde etmenin isteyişini, akıllı bir kadın olmak için hırslı ve tabii ki güçlü olabilmek için Allah’a nasıl dua ettiğini anlıyorum. Bu duaların başlangıcını sağlayan pişmanlıklar. Ben bunları görüyorum.

Seninle yaşarken; güçlü ve hırslı olmayı öğreniyorum, ailemin sözünü dinleyerek her zaman iyi olmayı başarıyorum, senin emeklerinin karşısında akıllı bir kadın oluyorum, bunların karşısında bir şeyler elde etmek için çaba sarf etmeyi yine seninle öğreniyorum anne…

Sen görüyor musun? Pişmanlıklarının karşısında kendin için Allah’a ettiğin dualarının karşılığını… Gözünün önünde duruyor. Yanında ve yakının da…

Hem de canından ben, aslında sen!

Beni sevdiğin kadar, ben evlat sahibi olana kadar seni sevemeyeceğimi anlıyorum, anne. Ama seni seviyorum. Senin canını taşıdığım için Allah’a şükrediyorum. Teşekkür ederim, Yarabbi. Teşekkür ederim, ANNE!!!
Yazan: Burcu Nermin Özhan

KALP KIRIKLIĞINA ZAMAN


Neden bu kadar zor, bugün sevdiğim insan şimdi başkası ile… Beni dün sevdiğini söyleyen, şimdi bugün de aynı şeyleri başka birine söylemek de… Gerçekten beni sevmiş mi idi? Gerçekten…

Yapmam gerekenleri, yapamaya çalışmaya başladım. Ne yaparsam, yapayım. Ancak onu aklımdan atamadım. Kader girdabında sürükleniyor gibiydim. Normal insanlarla zamanı öldürüyordum. Bu aynen şöyle idi: ‘‘ Saatte ne kadar bakarsam, zaman o kadar yavaş geçer. ’’

Bu altın kuralı aklımda tutmaya başladım, aslında saatlere de küstüğüm söylenebilir. Buna siz karar verin… Saniyeler size hiç işkence yaptı mı?

Ondan ayrıldıktan sonra, zaman kavramı benim için alt üst olmuştu. Uykusuzluğumla şuurumu kontrol edememek gibi bir şeydi bu… Hayal kavramları ile yaşıyor, geçmiş ile bugün arasında gidip geliyordum. Zamanla oyun oynuyordum. Ya zaman bana çivi söktürecekti ya da ben zamana çivi söktürecektim. Kişiye özgü bir durumdur.

Kimse zamanın donduğunu anlamaz, durdurulmuş yaşam kumandasın da, fark edilmeden özgürce hareket etmek den söz ediyorum. Zamanın aktığını değil de, bunun tam tersi… Mezarınızdan biri geçmiş hissine benzer. O an sokakta duran güzele karşı yakalamış, habersiz ve donmuş vaziyettesinizdir.

Dokunmak ve güzelliğe duyulan hayranlıktır. Ona duyulan bu hayranlık, onu kızdırır mı idi? Bunu o suç olarak mı kabullenirdi…

Her kıvrımını görüp incelemek, keşfetmek bunlara tapmak ve hayranlıkla sevmek, istemek neden, suç olsun ki! Çünkü bunları fark etmek eşsizliği kılan bir parçaydı. Bu eşsizliği veren bendim. Eşsizliği veren bensem, bu kızdırmak değildir. Eşsizliktir, onu özel kılmaktır.

Hazır olduğumda zamanı yeniden başlatmak için parmaklarımı çıtlatmaktı. Hep aynı şeyleri, aynı lafları, söylemekten sıkıldığımı fark ettim. Kendimi bok gibi hissediyordum. Yatağından ters kalkmak gibi bir şey…

Onu düşünmeden, zamanı geçirmek istiyordum. Hiç düşünmemek… Kafamda teoriler geliştirmeye başladım. Başka güzelleri keşfetmek, onları incelemek ve onlarla ilgilenmeli miyim? Düşüncesi aklımdan geçti. Dergilerdeki utanmadan verilen çıplak resimler ya da reel yaşamın içinde gezecektim bu düşünce ile… Aslında bu demek oluyor ki ilgi duymadan bir kızla yatmak anlamı oluyordu. Tanımadığın, ilgilenmediğin…

Aklıma gelen, çocukken mahallemizde ki; erkekler tarafından popüler olmuş ve paralı erkeklerin zaman acısını gidermekten anlayan tanrıçadan bahsediyorum…

Aslında istediğim, bir kıza baktığımda sadece gizemliliğini görmek istemiyorum. Ayrıca bunun yanında hissetmek de istiyorum. Bu hissetmek isterken, hissetmek istediğim kızın kimse tarafından fark edilmemiş, benim görebildiklerimi kimsenin görmemesini istediğim biriydi… Kendi halinde, kendi ışığında…

Bomboş okulun bahçesinde olmak gibi bir durumdu. Zaman sanki benim için durmuş. Sadece ben ve hissetmek istediğim kız olmalıydı. Oturmalıydık bir köşeye… Ve ilk öpüşme… Ya da bomboş hayal kırıklığı…

Bir kızla vakit geçirmenin en iyi yolu sinema diye düşünüyorum. Amacımın izlemek istediğimin mi, tutkulu bir an mı geçirmek istediği mi? Ayırt edemiyorum. Tutkularımın önüne geçemediğim için, beynimin ve ruhumun tutkuyla kaplı olarak sinemaya gitmeyi istiyorum. Tutkumla baş edemiyorum. Bu şöyle oluyor, erkeklik dürtülerimle kızı kaçırmak ve hayal kırıklığı… Tam tersi de olabilirse himayeme almak oluyor. Kendimle gurur duyarak, himayeliğimi nasıl yarattığı mı? Erkek arkadaşlarıma anlatmak ise en büyük neşe kaynağım… Belki de aptal duruma düşmek, dedikleri bu olsa gerek!

Düşünüyorum da; ölsem ve zamanı öyle izlesem, genç halim gitmiş geriye yaşlı ölmüş halimin kaldığını ve donmuş dünya da zamanı öyle geçirdiğimi, aslında bu donmuş dünya da çok vakit geçirdiğimi düşünüyorum. Böylesi belki daha iyi, daha dokunulmaz ve kendi dünyam da, gerçi kimin dünyası daha güvenilir olabilir ki?

İlk öpüşme olayında her zaman çuvalladığınızı düşünür müsünüz? Bir de bu çuvallama hayalinizi paylaştığınız biri ise…

Doğum günlerini ve partileri severim. Duygusal açıdan yoğunluk olduğunda bir erkek olarak sıkılsam da kendi hayal ve düş dünyam ile o anları imkânsız ve eğlenceli kılabiliyorum.

Uykusuz geçirdiğim günler git gide artmakta ve onu yavaş yavaş düşünmez oldum. Tekrar şimdi ki zamana döndüm. Zamanın artık yavaşlamadığını hissetmeye başladım. Dakikalar saatleri, saatler günlere, günlerde akıp giden zamana dönüştü. Kötü haber zamanın uçup gitmesi, iyi haber ise başkasını düşünerek artık geçirebiliyorum. Sanırım kalp kırıklığım düzeliyor. Tekrar tekrar düşündüm. Tekrar tekrar kafamda yeni birisini çiziyorum defalarca… Onun gözlerinde ki dünyayı görebiliyordum. Nadir hatlarını ve eşsizliğini… Hayallerimizin peşine ortak düşündüğümüzü görebiliyordum. Onun insan sevgisi ile benim yazma sevgim… Ve ilk öpüşme… Büyü bozulmuştu…

Artık haftalar sonra uyumaya başladım. Ve aniden uyandım. Uyandığım da, artık benimle ilgilenen biri olduğunun düşüncenin var olması, mutluluktan uçmam ve ayaklarımın yerden kesilmesi gibi bir şeydi bu duygular…

Hayatı karmaşaya çeviren aksaklıklar yine olabilir. Hazırlıklı olmalıyım. Hayat sürprizlerle doludur. Bana acıyı yaşatacak o kişiyle karşılaşabilirim. Farklı yerde, farklı zaman da ve yanımdaki bir başkasıyla…

Karşılaştım. ‘‘ Hayatı berbat ettik değil mi? Ben sadece üzgün olduğumu söylemeliyim. Sana beni mutlu etmen için şans vermedim. ’’ dedi. Söyleyecek bir kelimem var mı idi? Yoksa söylemem gereken cümlelerin çokluğu mu? Ben karar veremedim. Umarım siz karşılaştığınız da verirsiniz.

Zamanı hızlandırabilirsiniz, yavaşlatabilirsinizde ve durdurabilirsinizde, ancak başa saramazsınız da, yapılanı da geriye alamazsınız. Neyi gördüğünü düşündüm, neyi görmediğini de düşündüm? Nasıl açıklayacağı mı düşündüm? Ancak nasıl açıklarsam açıklayayım, onu sakinleştirecek düzgün bir söz bulamadım. Kaçınılmaz olanı daha ne kadar saklayabilirdim ki? Dünyam durmuşken, yine de çözüm bulamadım.

Bana acıyı yaşatıp, uyuyama mı, sağlayan mı? Yoksa yeniden uyumamı ve aniden uyanmamı sağlayan kadını mı sevmeliydim?

Bir zamanlar aşkın ne olduğunu bilmek isterdim. Aşk bulunmasını istediğim yerdedir. Gerçek güzelliğe sarılmış bir şekilde geçip giden saniyeler arasına katlandığını görmek büyük bir zevktir. Bir dakikalığına durmaksızın onu kaçırırsınız.


Yazan: Burcu Nermin Özhan